Otman Baba: Rum Abdalların Piri

Kalender ve Haydarilerin kurucu babaları Cemaleddin Savi ve Kutbeddin Haydar’dan farklı olarak Otman Baba Rûm Abdâllarının kurucusu sayılamaz. Bu grubun 13. Yüzyıla kadar giden inişli çıkışlı bir tarihi vardır. Bununla birlikte Rum Abdallarının özel inanç ve töreleri olan ayrı bir derviş topluluğu olarak ortaya çıkmaları ancak 15. yüzyılın ikinci yarısındadır. Bu dönemin Abdal dramında Otman Baba kuşkusuz baş oyuncuydu.

Otman Baba, genellikle Küçük Abdal adlı bir müridinin, piri öldükten beş yıl sonra 1483’te yazdığı, kutsal yaşam öyküsüyle biliniyor. Bu yapıta göre kökenini bilmemelerine karşın Anadolu’ya muhtemelen Horasan’dan Timur’un (1370-1405) bu yarımadaya seferi sırasında ya da hemen sonrasında gelmiştir. Çahar darb tıraşlı tam bir zahid ve esrik olup birkaç yüz derviş eşliğinde çoğunlukla Kuzeybatı Anadolu’nun dağ ve yüksek yaylaları ile Balkanlar’da dolanırdı. Ölüm tarihi 1478-79 olarak gösteriliyor; 1378-79’da doğduğu söylendiğine göre 100 yaşına dek yaşamış olmalı.

Otman Baba’nın dini görüşleri son derece ilgi çekiciydi. Kanıtlanmış bir Sufi geleneğine uyarak veliliğin (velayet) aynı anda peygamberliğin (nübüvet) iç boyutu ve kefili olduğuna inanırdı. Otman Baba’nın dile getirdiği biçimiyle velilik peygamberliğin “çobanı” idi. Velilik, peygamberliğin geçerliliğini ebedileştirme ve teyit etme görevi yaptığı için inkarı, küfr ilanına denkti. Otman Baba bu görüşleri, muhtemelen, Kuran’daki ünlü ilk anlaşma ayetinin (7:172) özel bir yorumuna dayandırıyordu. Tanrı Adem’in belinden geleceğin insanlığını çıkarıp onlara “Ben sizin Rabbiniz değil miyim” diye sormuş. Olumlu yanıt verenler Otman Baba’nın iddiasınca inançlı ve gerçek birleyicidirler; olumsuz yanıt verenler kafir, tanrı ile ilişkileri bakımından çok güvenli olduklarından anlaşmaya gereksinimleri olmadığından, hiç yanıt vermeyenler ise veli idiler.

Hz. Muhammed’in kişiliğiyle peygamberlik döngüsü sona erdikten sonra damadı ve amcaoğlu Ali bin Ebî Talib tarafından velilik döngüsü başlatılmıştır. Velilik kurumu bundan sonra bir veliler ağı ile korunmuştur. Otman Baba velileri doğalarındaki başat ögelerin ateş ve hava ya da toprak ve su olmalarına göre “deli” (divane) ve “yasal” (meşru) olarak iki sınıfa ayırıyordu. İki tür de makbul ise de “deli” veliler şeriat ile bağlı olanlara açıkça üstündü. Birincilerin yani tanrısal olarak çekilmiş (meczub) velilerin aşırılıkları onlara yasal olarak mubahtı.

Otman Baba gerçek velilerin insanlardan gizli kaldığında da ısrar eder, bu görüşün kanıtı olarak da Kuran-dışı ünlü “Benim dostlarım Benim çadırlarım (ya da Benim cübbem) altındadır” kutsal sözünü söylerdi. Bu yüzden müritlerin eğitim ve irşadı üzerine tekelci hak iddia eden Sufi şeyhlerini çok ağır olarak yererdi. Sufi şeyhlerine taktığı adla “tekkeciler”in gizli planı dünya malı biriktirmekten daha öte bir şey değildi. Kendisi mal mülk edinmeye bütünüyle karşıydı ve her tür armağanı, özellikle “bok”a benzettiği parayı reddederdi. Saltık yoksulluk, dini kurtuluşa götüren tek toplumsal durumdu.

Otman Baba’nın kendi dini planı iki yanlı imiş gibi görünüyor. Velilik etkinliğinin çoğu, bir yandan “tekkeciler”in açık ve köklü eleştirisine yönelikti. Genel olarak zamanının ya da geçmişin, Sultan Şüca ile Hacı Bektaş Veli dışında, hiçbir velisini saymazdı.

Otman Baba’nın zühdünün en önde gelen özelliği toplumsal eylemciliği idi. Kendisini mezarlıklara kapatarak dinleyicisi olarak Müslüman bireylerin dini vicdanlarını hedefleyen Cemaleddin Savi’nin tersine ve vahşi doğada yok olarak insan dinleyicilerden bütün bütün kaçmaya kalkışan Kutbeddin Haydar’ın tersine Otman Baba, karşıtlıkçı gündemini kurumlara, öncelikle Sufi işletmelere, ama politik ve Sufi-olmayan dini seçkinlerinkine de yöneltiyordu.

Kaynak: Ahmet T. Karamustafa – Tanrının Kuraltanımaz Kulları

Görsel: Temsili Otman Baba minyatür

Önceki Yazı
Rum Abdalları
Sonraki Yazı
Yeniçeri Ocağı’nın Kapatılması ve Bektaşilerin Katledilmesi
15 49.0138 8.38624 1 0 4000 1 https://yoldefteri.net 300 0